26 Şubat 2016 Cuma

Güzel şeyler de olmuyor değil...

Belki de kötü düşünce, devamlı birşeyleri dert etme daha da kötüyü beraberinde getiriyor. Şimdi dayımın torunu da hasta olmuş kıyamam  daha 6 aylık bebek. Sağlığına kavuşsun inşallah en kısa zamanda. 
Diğer hastalardan da çok kısa bahsedip güzel şeyler paylaşmaya karar verdim bugün. Güzellikler getirsin diye... 

Dayım 2 güne hastaneden çıkıyormuş, çok şükür, tedavisine evde devam edilecek. Anneannem yoğun bakımdan normal odaya alındı bugün, tedavisi sürüyor. Virüslü aile fertleri iyileşti, hasta bakımına devam ediyorlar. Haberler iyi yani... 

Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz ama paylaşmak içimden gelmediği için ertelediğim yazımın konusu 'Duru'nun ilk doğum günü'... Paylaşmak bugüne nasip oldu:

17 Şubat 2016 Çarşamba günü Duru'nun fotoğraf çekimi vardı. Tam gününde olsun istedim... Çok da güzel oldu. 

Bu fotoğraf çekimi için biraz endişeliydim doğrusunu söylemek gerekirse. Duru poz verecek mi acaba, güzel pozlar alabilecek miyiz, huysuzlanır mı diye korkuyordum. Hiç korktuğum gibi olmadı, Duru sağolsun çok iyi iş çıkardı. Eline inci kolyeler, balonlar verdik, iyi oyalandı.
Bir arkadaşımız sağolsun geldi 1-2 saat Duru ile uğraştı ama çok güzel fotoğraflar çıktı ortaya. 


Amerika'da 1. yaş günü gelenekseli 'cake smashing' denilen 'pastaya yumulma' denemesi yapalım istedik. Minik bir pasta yaptırmıştık, Duru da belki ağzı ile pastaya dalar, her tarafına bulaşır ve biz de o anı fotoğraflarız diye ama bizim kız biraz temkinli olduğu için elleriyle mıncıklamak ile yetindi. Olsun, biz o şekilde de güzel pozlar yakaladık. 



Bu arada hem bu fotoğraf çekimi için hem de haftasonu gerçekleştirdiğimiz doğum günü partisi için hemen hemen tüm dekorasyon malzemelerini kendimiz yaptık. Kayınvalidem, Sabri ve ben 2 hafta akşamları Duru'yu uyuttuktan sonra geç saatlere kadar onlarla uğraştık ama değdi. Çok güzel oldu, herkes de çok beğendi. Tek tek anlatacağım...


Yukarıdaki resimlerde gördüğünüz ONE yazısını çuvallardan kestik, üzerine fırça ile beyaz renk harfler boyadık. Her harfin arasına kurdeleler bağladık. Altındaki sarı-pembe püskülü yapmak için de grapon kağıtlarını minik minik keserek bir ipe dizdik. 

Yine yukarıda gördüğünüz pembe tütüyü kayınvalidem yaptı. Kumaşçıdan tül almıştık 3 farklı tonda. onları kısa kısa keserek bel lastiğine geçirdi, aralara da kurdele attı, çok güzel oldu. Duru ilk gün korktu ama sonra alıştı. Bütün gün salonda oyuncaklarının arasında tuttuk alışsın diye, nitekim ertesi güne alışmıştı. 

Doğum günü partisi için kayınvalidem bu kavanoz ve şişeleri Türkiye'den taşıdı. Üzerinin stickerlarını bile oradan getirdi, burada kestik, tülünü, kurdelesini silikon tabancası ile yapıştırdık. Yarısının içine kum, yarısının içine m&m çikolata koyduk. Özellikle partiye gelen çocuklar bayıldı :)

Bu şişe ve kavanozları bir torbaya koyarak gelen kişilere hediye ettik. İçlerine Duru'nun ayağının izini bastığımız kartlara teşekkür yazısını da ekledik. 
Ayak izini alma süreci epey zorladı bizi. Aslında itiraf etmeliyim başta bu konsept el izi ile yapılacaktı ama Duru sağolsun avucunu açmadığı için o iş yattı:) Ayak izi de farklı oldu tabi :) Yumuk yumuk ayaklarını yidiğim..


Yemekler muhteşem olmuştu, herkes bayıldı. Kayınvalidem döktürdü yine :) Börekler, patates salatası, makarna salatası, cupcakeler, kurabiyeler, çikolata topları, meyveler ve PASTA...


Fotoğraf çekiminde kullandığımız ONE yazısını Duru'nun doğumundan bugüne olan her ay çektiğim fotoğraflarla süsledik, o da çok hoşuna gitti misafirlerin. 'Zaman nasıl geçiyor', 'nasıl da minicikti', 'ne ara büyüdü' dedirten cinsten fotolar... Bu arada kenardaki sarı pompomlardan 6-7 tane farklı renklerde yapmıştık, başka başka yerlere astık... Hoş göründü... 


Yemek masasının arkasına çok güzel bir fon yaptık, üzerine yine el yapımı çuvaldan HAPPY BIRTHDAY yazısı. Epey vakit aldı ama çok güzel oldu, elimize sağlık. Pembe-beyaz-mor fonu plastik kullan-at masa örtülerini keserek ve her bir parçayı ipe bağlayarak yaptık. Uçuş uçuş oldu, çok beğendim, içime sindi... Ayrıca güzel bir aile fotoğrafımız oldu, o da ayrıca hoşuma gitti :) 
Bu arada bir partinin olmazsa olmazlarından uçan balonlar çok güzeldi. Niyeyse ben uçan balon olayını çok seviyorum. Pembeli beyazlı değişik değişik balonlar almıştık, değişik kombinler yaparak astık bir yerlere, çok tatlı oldu....



Bu arada bir kaç gün önceden Duru'ya pastadaki muma üflemesi gerektiğini öğretmeye çalıştım ama pek başarılı olamadım sanırım. Ara ara canı istediğinde üflüyor gibi bir şey yapıyor ama doğru zamanda asla olmuyor bu... 
Şimdi durup dururken 'Happy Birthday Duruuuu' diye şarkı söylemeye başladığımızda yüzü gülüyor, sallanmaya başlıyor, el çırpıyor... Çok şükür ilk doğum gününü çok güzel atlattık, Allah nicelerini nasip etsin...
Toplam 42 kişiydik (çoluk çombalak hepsi dahil). Herkesin yüzü gülüyordu, ortam, yemekler ve muhabbet hoşuna gitti herkesin. En önemlisi buydu... Düşünüyoum da, geçen sene kendi doğum günlerimizdeki katılımcılarla, Duru'nun doğum günündeki katılımcıların hepsi farklı. Hep derlerdi 'çocuktan sonra arkadaşlar değişiyor' diye, 'daha çok çocuklu ailelerle takılmaya başlıyorsun' diye, bu kadar bariz değişeceğini düşünmüyordum. Gerçekten de artık hep çocuklu ailelerle takılıyoruz, bu partide de onu görmüş olduk. Bakalım seneye nerede, kimlerle ve nasıl kutalayacağız, merakla bekliyorum:) 





24 Şubat 2016 Çarşamba

Kara günler

Ailemizin üzerinde karabasan gibi dolaşan kara bulutlardan biraz müsaade istiyorum. Bir anda yüklenmeyin ne olur, kaldırmıyor bünyem... Aklım zaten orda, şimdi ruhum da orda adeta... En azından burda değil, onu biliyorum. Arada bir yerlerde...
Dayım çok şükür her geçen gün iyiye gidiyor. Halen hastanede tabii ki ama doktorlar gidişatının iyi olduğunu, 6 ay kadar bir tedavi ile kalıcı bir hasar olmayacağını belirtiyorlar. Çok şükür...
Anneannem nefes darlığı nedeni ile hastaneye yatmış bu sefer. Ara ara anneannemde bu oluyor, bu sefer kalp ritminde de sıkıntı olmuş sanırım, doktor yoğun bakıma almış. Durumu düne göre daha iyiymiş, yarın çıkaracakmış inşallah.
Dedem, annem ve dayımın iki küçük oğlu virüs kapmışlar, kusma ve ateş ile mücadele ediyorlar. Dedem düne göre daha iyiymiş, annem serum yemiş dün, durumu aynıymış. Çocuklar okula gitmiyormuş. 
Teyzem nereye koşturacağını şaşırmış. Anneannem yoğun bakımda zaten yanına kimseyi almıyorlarmış. Annemin ve küçük kuzenlerimin başında Yusuf abi varmış. Dayımın yanında akşamları eşi, gündüzleri büyük oğulları kalıyormuş. Teyzem de dedeme bakıyormuş. Aksi gibi anneannemin kadını da virüs kapmış ve serum yemiş. 
Allah'ım bu kara günlerden bir an önce kurtar bizi. Ailemizi aydınlık günlere kavuştur... 


18 Şubat 2016 Perşembe

Uzaktakiler

Bugün uzakta yaşamanın ne kadar zorlayıcı olduğunu bir kez daha anladım. Ülkemizde yaşanan onca terör olayı, ölüm haberi, cenaze görüntülerinin yanısıra, annemden bir üzücü haber daha aldım bugün ben. 

Dayım rahatsızlanmış... Biricik dayım, güçlü dayım, baba yarım, ilk işverenim... 

Önce burnum sızladı, sonra boğazıma birşey düğümlendi, hemen arkasından gözlerimden yaşlar boşaldı. Her ne kadar güçlü durmaya çalışsam da, olumlu düşünmeye çalışıp Allah'a şükretsem de insanın içi gidiyor, aklı kalıyor... 

Uzakta olunca insanın elinden bir şey gelmiyor ya, gerçi hoş, orda olsam ne yapabileceğim ama en azından kendi gözümle görüp yorumlama şansım olurdu, biraz da olsa manevi desteğimi hissetmesine sebep olurdum, elini avcuma alıp öpseydim belki yüzünü biraz güldürebilirdim... 

Burada içim içimi yiyerek oturmaktan başka çarem olmadı. Aklım hep onda, gözlerimin önünde hep bir damla yaş, yüzüm gülse de içim hep buruk kaldı. 

Öyle dışardan 'ne güzel yurtdışında yaşamak' diyorsunuz ya, yurtdışında yaşamak bir kat güzelse, zor günde sevdiklerimizin yanında olamamak bin kat kötü... 

Allah tüm hastalara acil şifalar versin, onları sevdiklerine bağışlasın... 

Dayım, seni çok seviyorum, yanında olamıyorum ama desteğimi hep hisset ne olur... 
Aklım hep sende... 


17 Şubat 2016 Çarşamba

Geçen sene tam da bugün...

Geçen sene bu vakitler, tam da uyuyamadığım bir gecenin ardından, suni sancı ile bebeğimi kollarıma almak için doğumhaneye gidiyordum. Daha dün gibi derler ya hani, aynen öyle.

O heyecanım, sakin kalma çabalarım, neler yaşayacağımı bilememenin verdiği çaresizlik, kaç saat sürecek derdi, ilk deneyim... Tadı hep bambaşka olan ilk deneyimim o benim. İlk göz ağrım, başımın tacı, evimizin neşesi, gönüllerimizin prensesi. 


Güler yüzlüm, nazik, kibar kızım... 

Geçen sene bugün seni kollarımıza aldığımızda gözlerimizdeki yaşlar, kalplerimizdeki sevinç, midemizdeki kelebekler boşa değildi. Sen gelmiştin uzun bir yolculuk sonrasında, nihayet bizim olmuştun. O zaman hasret sona ermiş, tüm mutluluk, endişe, hüzün, sevinç bizimle olmuştu...


Huzurumun kaynağı, yüzümdeki tebessümün sebebi, miniğim...

Bir sene boyunca bir sürü ilk yaşattın bize... Gülücüklerin, hareketlerin, bakışların, adımların, sözcüklerin ve daha niceleri. Hepsi için sana teşekkür ediyorum. Allahıma bin şükür...



Bugün 1 yaş büyüdün, Allah bize daha nice kutlamalarını göstersin inşallah. Biz hayatta olduğumuz sürece sana olan desteğimiz ve sevgimiz hiç bitmeyecek. Seni her aile gibi elimizden geldiğinin en iyisi olacak şekilde büyütmeye çalışıyoruz, inşallah hem ailemize hem de yaşadığın ülkeye hayırlı bir evlat olursun bebeğim. Kimsenin seni üzmesine izin vermeden, düşe kalka ama hiç pes etmeden, arkana bakmadan, doğru kişilerle, doğru adımlarla yürürsün inşallah yolunda... 

Seni çok seviyorum bal köpüğüm...

Yüzündeki gülücükler hiç eksik olmasın.

Doğum günün kutlu olsun!

Annen

15 Şubat 2016 Pazartesi

Garip hissiyatlar

Geçen gün blogcu anne instagram hesabında paylaşmıştı. 'DENGE BOZUKLUĞU: Puset itmeye veya bebeğini kanguru ile taşımaya alışan annenin, bebeksiz çıktığında yaşadığı koordinasyon eksikliği. Bir elini-kolunu-nereye-koyacağını-bilememe hali' diye... Gerçekten de öyle... 
Bende bir de bebeği uyuttuktan sonra koltuğa oturduğumda hissettiğim 'böyle oturuyorum ama yapcak bir işim var mıydı yaa?' sorusu oluyor. Çünkü ertelersem/unutursam o işi 2-3 gün yapamama ihtimalim var. 'Bugünün işini yarına bırakırsan yanarsın' felsefesi... 
Geçen gün de Sabri ile konuşuyorduk plajda. Artık uzun bir süre şezlonga yatıp güneşlenemeyeceğim herhalde, oturmak bile haram bize diye... Az daha büyüdüğünde belki kendi kendine kumda oynamaya başlarsa inşallah, kısmet, nasip, hayırlısı:)) 

14 Şubat 2016 Pazar

Sevgi neydi?


O göz göze derin bakış, içten gülüş, kalpten seviş var ya, aşkların en güzeli. Sevgilimle yaptığımız en güzel şey!

Sevgililer günü kutlu olsun! 

Pastelleştiremediklerimizden misiniz?

'İlk 6 yıl' diye bir uygulama var akıllı telefonlarda, çok faydalı bilgiler içeriyor. Bebeğinizin doğum tarihini yazdığınızda bebeğinize uygun oyunları, bilgileri sizinle paylaşıyor. Hemen hemen her hafta bir mesaj gönderiyor. 
2 hafta önce minik bir masa-sandalye takımı almıştık Duru için, faaliyet masası olur diye. Ona oturmaktan hoşlandığı pek söylenemez.
Geçen hafta Duru'nun yaşına göre 'bebeğinizin eline boya kalemleri verebilirsiniz, karalamak hoşuna gidecektir' gibi bir mesaj gelince hemen uygulamaya geçtim. E malum her yerde çocuklarınıza kitap okuyun, kağıt kalem verin mesajları dağıtılıyor, ben de Duru'ya çok tatlı boya kalemleri aldım. Henüz parmakları çok minnoş, kalem tutamaz, alışsın hesabı aşağıda resmini gördüğünüz yumurta boyalardan aldım.


Minik parmakları ile avuçlayarak daha kolay karalasın bebeğeeem dedim ama gel gör ki henüz oral dönemden çıkmadığımızın bilgisi sanırım yetkililere ulaşmamış olmalı ki, yumurta boyayı direk ağzına götürmesi ile boyaların ortadan kaldırılması bir oldu. Hevesim de kaçtı. Bir daha ne zaman denerim Allah bilir...

Gece gezememesi

Geçen gün 'çelişkiler çelişkiler' yazımda bahsetmiştim cuma akşamı Duru'yu uyuttuktan sonra gece dışarı çıkma planlarımızın olduğunu... Gelen mesajlardan anladığım kadarı ile herkes merakla bekliyordu bu tecrübemizin hikayesini. Çok vaktinizi almadan hemen anlatayım:

Saat 21:30 sularında ben Duru'yu uyutmaya odaya çıktım, yarım saat emzirdikten sonra onun yatağında uyuyakalmışım. Sabri de bizi beklerken bizim yatakta uyuyakalmış. 

Uyandığımızda sabah olmuş, herkesin başka başka yerlerde uyumuş olduğunu farkettik. 

Olmadı yani, beceremedik. Umudumuzu yitirmedik, haftaya tekrar deneyeceğiz. Fazla vaktinizi almayayım demiştim başta, gördüğünüz gibi hikayem çabuk sonlandı:)

Keyifli pazarlar...

Sütingen

Emziren anneler (hatta yeni anneler) çok daha iyi bilir emzirmenin zorluklarını, süt var mı yok mu, bebeğim doyuyor mu telaşını. 
Geçen sene sağdığım ve buzlukta tuttuğum sütlere güvenerek cuma akşam dışarı çıktığımızda 'Duru uyanırsa verirsiniz' diye kayınvalideme çıkardığım sütlerin tarihlerinin üzerinden epey bir vakit geçmiş olduğunu gördüm.


500ml'e yakın sütü laaap diye çöpe atmak durumunda kaldım. İçim gitti, canımdan can koptu adeta. O zorla sağdığım sütler kurda kuşa yem oldu.

İçimde bir burukluk, bir hüzün... Yanıyorum a dostlar...

12 Şubat 2016 Cuma

çelişkiler çelişkiler

Duru haftaya 1 yaşını dolduruyor, zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. 

Gece Duru'yu evde bırakıp dışarı çıkma yüzdem şuan için sanırım 2/360 (ilkinde Duru 25 günlüktü, annem burdaydı, düğüne gitmiştik, diğerinde Duru 4 aylıktı, yine düğüne gitmiştim, İstanbul'daydık, Duru'ya yine annem bakmıştı-saat 21:30'da uyumayı reddettiği için annem eve çağırmıştı:)). 

Sabri hemen hemen her haftasonu (genellikle cumaları) çıkıyor da ben hep evde kızla başbaşayım... 
Bugün Sabri hazır kayınvalidemler burdayken 'kızı uyutup biraz çıkalım mı?' dedi, bana bir titreme geldi:) Bir yanım 'çık gez ya ne olacak?' derken bir yanım hep 'ya kız uyanır da beni ararsa?' diyor. Ararsa ne olur? Biraz ağlar sonra uyur yada belki ağlamaz hemen uyur belki de uyumaz, oturur, ne olmuş yani? Ölüm yok ya bunun sonunda... 


Gece gezmelerinin bir diğer kötü yanı da gece geç yatıp ertesi günün işkence haline gelmesi. Ama o da kayınvalidemlerin sayesinde hafifçe atlatılabilir. O yüzden şuan karar verdim, bu gece çıkıyoruz:)) amaan bir daha mı gelicez dünyaya?!? Duru da azcık müsaade etsin annesine canım aaaa... 

detayları bir sonraki yazıda anlatırım;) 

2 Şubat 2016 Salı

Her dönem başka bir sorun

Ada hayatının zorluklarını biz iki yetişkin olarak çok hissetmiyorduk ama şimdi Duru ile birlikte yavaş yavaş hisseder olduk. Her gün yeni endişelerle uyanıyorum... Duru için tabi ki elimizden gelenin en iyisini, en doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Doğru beslensin, doğru iletişim, doğru arkadaşlar, doğru oyuncaklar vs.. Ne var ki bunların hepsini adada gerçekleştirmemiz mümkün olmuyor. 
Örneğin şimdilerde en büyük problemim 1 yaşından sonra verilmesi gereken organik keçi sütü bulmak (Türkiye'deki doktorum bunu öneriyor). Keçi sütünü bulduk da organiği kaldı... Aman boşver keçiyi, inek sütü iyidir dediğimde de 'inek sütünün fazlası demir eksikliğine neden oluyor' demesinler mi? Al buyur kafalar karıştı... 
Bir yandan devam sütü denilen şey anne sütüne en yakın besleyicilikteymiş, o da burda yok...
Bütün bunlar kafamda uçuşurken Duru'nun bu sütleri sevip sevmeyeceği, içip içmeyeceği de meçhul. Zira kendisi henüz biberon bile almayı reddeden bir kişilik...
Oyuncaklar konusunda hemen hemen herşeyi burda bulabiliyoruz ama normalden üç kat daha fazla paraya.. O paraya da insan acıyor, gerçek fiyatının üçte bir olduğunu bilince veresi gelmiyor. Bu yüzdendir ki adada ikinci el çocuk eşyaları çok revaçta. Herkes elinde ne varsa uygun fiyattan satıyor. Genelde biz o şekilde alıyoruz Duru'ya da. Hem zaten çok az bir süre kullanılıyor hem de çocuk zaten ne bulsa (yoğurt kapları, su bidonları) oynayabiliyor... Fazla fazla paralar ödeyip 2 ay sonra sokağa fırlatmanın bir anlamı yok... Bu arada biz de işimiz bitenleri satıyoruz (oyun parkı, bebek araba koltuğu, banyo küveti gibi artık kullanmadıklarımızı), yoksa evlerde yer kalmıyor... 
Her dönemin bir başka zorluğu oluyor. Bazen şöyle bir olayın dışına çıkıp bakıyorum gözümde büyüttüğüm problemlere. Ya diyorum 1-2 ay sonra geçecek birşey, yada ne bileyim koca insan ömründe bu detay üzülmeye hiç değmez... Koyver gitsin diyorum:) böylece kendimi rahatlatmış oluyorum, deneyin bakın valla işe yarıyor:)