Adaya ilk ayak bastığımda Freeport Havaalanında bavulumu beklerken “acaba beni neler bekliyor?” diye düşünüyordum. İnternetten yapmış olduğum araştırmalar ve kocamın bana göndermiş olduğu fotoğraflar doğrultusunda cennet gibi bir yer olmalıydı bu Grand Bahama. Bavullarımı aldım (4 adet), polis her birini açtırdı, elledi, karıştırdı, sordu, soruşturdu. Neyse hiçbir sorun yaşamadan dışarı çıktım ve 3 aydır görmediğim kocama kavuşmuşluğun verdiği heyecanla boynuna atladım.
İlk hayal
kırıklığım dışarı çıkıp da arabamızı gördüğümde oldu aslında. İş yeri kendisine araç tahsis etmişti ama bu bi yan hak, bi motivasyon
unsuru mu bilmiyorum. Tam tersine insanı sinir eden bir yapısı varJ Her ne kadar o mutlu olsa da ben çok şaşırdım
doğrusu. İlk gördüğümde çok da çaktırmamaya çalışıyorum sonuçta kocam Bahama’da iş bulmuş, ötesi var mı diyorum ama içim içimi yiyor. Hava sıcak
klima çalışmıyor, pencereler
desen el ile çevirerek açılıyor eskiden olduğu gibi, otomatik değil.
Canım onlar 20 sene önceydi demek istiyorum ama dilim damağım kurumuş o sırada, farkında değilim,
sesim çıkmıyor J
Yola çıktığımızda anladım ki aslında iş yeri çok da fena bir araba vermemiş bizimkine. Arabalar o kadar eski,
bakımsız ve hurda ki… İşin
ilginç yanı adamlar alışmış bu duruma. Boyası kalkmış arabanın, giderken rüzgârdan parçaları
dökülüyor, onun umuru değilJ
Eve geliyoruz ve
Sabri “kapını kilitle” diyor, bir bakıyorum arabadan çıkmadan elle
kilitleniyor, yine bir 20 sene öncesine gidiyorum… “ahh ahh” diyorum “babamın
1994 model Fairway’i olacaktı şimdi”
diyorumJ
Ama şunu fark ettim, bir şehirde, mekanda, adada.. her neyse, yeni
arabaların olması daha zengin ve şaşalı gösteriyor orayı… Sonuçta biz bugüne
bugün gece kulüplerinin kalitesini önündeki arabaların pahalılığı ile ölçen bir milletiz. Şimdi burada da öyle olsa, ışıklarda yan yana durduğun arabaya bir baksan, kendi arabanla
gurur duysan, insanın bir kendine güveni gelmez miydi? Pehh… Hava bile
atamıyorsun yollarda. Hadi beni geçtim, bu zavallı genç çocuklar ne ile hava
atacak kız arkadaşlarına?
Yazık yau, açın gençlerin önünü biraz…