27 Ağustos 2013 Salı

ARABALAR


Adaya ilk ayak bastığımda Freeport Havaalanında bavulumu beklerken “acaba beni neler bekliyor?” diye düşünüyordum. İnternetten yapmış olduğum araştırmalar ve kocamın bana göndermiş olduğu fotoğraflar doğrultusunda cennet gibi bir yer olmalıydı bu Grand Bahama. Bavullarımı aldım (4 adet), polis her birini açtırdı, elledi, karıştırdı, sordu, soruşturdu. Neyse hiçbir sorun yaşamadan dışarı çıktım ve 3 aydır görmediğim kocama kavuşmuşluğun verdiği heyecanla boynuna atladım.
İlk hayal kırıklığım dışarı çıkıp da arabamızı gördüğümde oldu aslında. İş yeri kendisine araç tahsis etmişti ama bu bi yan hak, bi motivasyon unsuru mu bilmiyorum. Tam tersine insanı sinir eden bir yapısı varJ Her ne kadar o mutlu olsa da ben çok şaşırdım doğrusu. İlk gördüğümde çok da çaktırmamaya çalışıyorum sonuçta kocam Bahama’da iş bulmuş, ötesi var mı diyorum ama içim içimi yiyor. Hava sıcak klima çalışmıyor, pencereler desen el ile çevirerek açılıyor eskiden olduğu gibi, otomatik değil. Canım onlar 20 sene önceydi demek istiyorum ama dilim damağım kurumuş o sırada, farkında değilim, sesim çıkmıyor J
 
Yola çıktığımızda anladım ki aslında iş yeri çok da fena bir araba vermemiş bizimkine. Arabalar o kadar eski, bakımsız ve hurda ki… İşin ilginç yanı adamlar alışş bu duruma. Boyası kalkmış arabanın, giderken rüzgârdan parçaları dökülüyor, onun umuru değilJ
Eve geliyoruz ve Sabri “kapını kilitle” diyor, bir bakıyorum arabadan çıkmadan elle kilitleniyor, yine bir 20 sene öncesine gidiyorum… “ahh ahh” diyorum “babamın 1994 model Fairway’i olacaktı şimdi” diyorumJ
 
Ama şunu fark ettim, bir şehirde, mekanda, adada.. her neyse, yeni arabaların olması daha zengin ve şaşalı gösteriyor orayı… Sonuçta biz bugüne bugün gece kulüplerinin kalitesini önündeki arabaların pahalılığı ile ölçen bir milletiz. Şimdi burada da öyle olsa, ışıklarda yan yana durduğun arabaya bir baksan, kendi arabanla gurur duysan, insanın bir kendine güveni gelmez miydi? Pehh… Hava bile atamıyorsun yollarda. Hadi beni geçtim, bu zavallı genç çocuklar ne ile hava atacak kız arkadaşlarına? Yazık yau, açın gençlerin önünü biraz…
 
 
 

 

21 Ağustos 2013 Çarşamba

BAHAMALI KIZLAR

Adaya gelmeden önce yerlilerin %70’inin siyahi olduğunu öğrendiğimde Allah biliyor ya, hiçbir kıskançlık belirtisi göstermedim. Nedense benim aklımda siyahi kızlar hep şişman, tövbeler olsun böyle çirkin olur diye bir düşünce vardı. Geldiğimde düşüncemin biraz olsun doğru olduğunu tespit ettim aslında. Allah günah yazmasın ama yaşlar arttıkça bu siyahi kızlar çirkinleşiyor. O sebeple ilk günler güzel geçiyordu, ta ki gece Marketplace’e gidene kadar…

Marketplace denilen yer her türden restoran ve barların bulunduğu, ortasında minik bir sahne bulunan ve bu sahnede de belli bir saate kadar eğlencelerin olduğu bir yer. Ufak tefek mağazalar da var tabi, o sebeple burası adanın kalbi sayılabilir. Gözünüzde canlanması açısından; vay efendim bir Pendik Marina vay efendim bir Çeşme Marina’daki mağazaların ve restoranların daha küçük ve sıkış tepiş olduğunu düşünün, heh oralar gibi işteJ Özellikle cumartesi geceleri herkes burada diyebiliriz… Buradaki mekanları ve ortamı ayrıca anlatacağım ama şimdi kızlara dönelim…
Gencecik körpecik kızlar 15cm topuklu ayakkabı ile desteklenmiş uzun bacakları, çıkık popoları, değişik saç stilleri ve kıyafetleri ile tüm gözleri üzerlerine çekebiliyorlar. Bırakın beyleri, ben bile gözümü alamıyorumJ e tabi her yaşın ayrı güzelliği vardır, biz de o yaşlardan geçtik, gençler kendilerini beğendirmeye çalışıyor, aynı yerden 7200 kere geçmekten sıkılmıyor. Bir de burada Türkiye’nin tersine (!) kızlı erkekli sokaklarda dolaşıyorlar. O sebeple özellikle kızlar bakım, seksilik, güzellik için ellerinde ne var ne yoksa çıkarıyorlar…
Bu tezimi aşağıda birkaç resim ile desteklemek isterim.
 
Hal böyle olunca ben kendimi hem yaşlanmış hem de fiziksel olarak minnoş hissediyorum –Hırs yaptırtmayın, 25cm topuklularımı giydirmeyin banaJ
Her şey güzel hoş ama buradaki kadınların tırnaklarına hiç özenmiyorum. Çok korkuyorum yavaş yavaş buranın modasına uymaya çalışır da o tırnaklar gibi tırnaklarım olursa diye… Tırnak konusuna daha sonra değineceğim. Şimdi konumuza dönelim, ne diyorduk, hah kızlar…
Bir de bunların erkek boyutu var tabi. Erkekler de bunun tam tersine, o gelişmemiş vücutlarına kliplerde gördüğümüz gibi düşük bel pantolonlar, üzerine saçma bir t-shirt giyerek takılıyorlar. Gevşek gevşek gülüşleri var bir de koca ağızları ile… Kızlar böyle uzaktan uzaktan bakıp o erkeklere gülümsemiyor mu? Allah’ım sen bu güzelliği verdin de neden bir zevk vermedin bu kıza demekten kendimi alamıyorum. İnsan biraz seçici olur ya… Kızlara gidip silkelenin ve kendinize gelin demek istiyorum… “Aptallık etme sen Bihter Ziyagil’sin!” derler bizim ülkede bilir misinJ yok ki bir Aşk-ı Memnu dizisi burada.. Her yer polisiye her yer Arka Sokaklar… Büyüyünce anlarlar belki diyorum, o zaman da kızlar şişmanlıyor, dengeyi bulamıyoruz…

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Plajlar - Grand Bahama

Büyük Bahama Adası’na (Grand Bahama Island) yerleşip biraz gözlem yaptıktan sonra yazmaya başlayayım dedim. Yaklaşık 20 gündür bu adadayım. Yavaş yavaş alışmaya çalışıyorum. %70’inin siyahi olduğu bu memlekette yaşam çok da zor değil. Aslında Türkiye’deki yazlık şehirleri anımsatıyor bana. Bir nevi Kuşadası, Marmaris, Datça... Bodrum, Çeşme diyemiyorum çünkü oralar artık bir fenomenJ O kadar eğlence hayatı ve kalabalık bir nüfus yok ne yazık ki burada.
Güzel plajlarıyla ön plana çıkan bu ada tabiî ki her an çok sıcak. Her şeyden önce buna dayanabilmek gerekiyor daha önce de bahsettiğim gibi.


Plajlar dediğim gibi çok güzel. İnsanlar dalıyor, balık tutuyor, okyanusa giriyor ve güneşleniyor. Okyanus 6 saatte 1 yükseliyor ve alçalıyor. Plaja giderken ona da bakmak gerekebiliyor. Zaten okyanus genel olarak çok sığ, bir de üstüne çok alçak olduğu saatlerde okyanus, derin, içinde yüzülebilen, rahat hareket edilebilen bir su kütlesi olmaktansa, içinde oturulan, dizlerin üzerinde sadece durduğun bir su birikintisi halini alıyor J (yanda suyun çekilmiş resmini görebilirsiniz). O hali de başka güzel tabi ama insan bazen de şöyle bir açılayım, yüzeyim istiyor. O zaman işte suyun yükselmesini beklemelisiniz. O zaman tam kıvamında oluyor. Ne çok derin, ne çok alçak… Bu arada su ne soğuk ne sıcak, tam şeker gibi… O sebeple saatlerce suyun içinde durabilirsiniz…

Buradaki plajların bizim yazlık illerden farkı; bizim oralarda her yıl bazı plajlar olur, beach club gibi, herkes oraya gider, popüler mekanlar işte… Burada öyle bir anlayış yok. Popüler mekan yok, herkes farklı yerlere gidiyor, zaten nüfus az, dolayısıyla gidilen plajlar da boş (yanda gördüğünüz üzere). Daha güzel mekanlar yapsalar plajlarda, cafeler vs… müzik olsa, çokça şezlong şemsiye olsa, daha kalabalık olsa, daha eğlenceli olur bence. 1-2 insan keser dedikodusunu yapardık, fena mı olurdu J yan şezlongdaki abinin renkli içeceğinin ne olduğunu sorardık garsona, dilimiz döndüğünce aynısında sipariş verirdik, müzik olsaydı, yalandan dans ediyor gibi yapıp kendimizi gösterirdik ele güne J Ama öyle değil işte… Bu hali ile hayatta kalabilme mücadelesi vermek, kendini gerçekleştirmek zor J neyse bir yolunu bulacağız, du bakalım…

 

 

Bahama Adaları

Bahamalar (İspanyolca’da bajamar “Sığ Deniz”), tam adı Bahama Milletler Topluluğu, Batı Hint Adalarının kuzey-kuzeydoğu sınırını oluşturan takımadalar ve ülke. ABD’nin Florida eyaletinin güneydoğu kıyısı açıklarında Küba ve Hispaniola'nın (Haiti ve Dominik Cumhuriyeti) kuzeyinde yer alıyor, 700 kadar ada ile sayıları 2400’e ulaşan çıplak kaya oluşumunu kapsıyor. Bahamalar'ın toplam yüz ölçümü 13939 km², nüfusu ise 261.000'dir (1991). Başkenti en önemli ada olan New Providence’deki Nassau. Diğer önemli adaları ise Andros, Büyük Bahama ve Eleuthera'dır. Henüz diğer adalarını keşfetme şansım olmadı ama olduğu zaman yazacağım mutlaka…

İKLİM

Bahamalarda ortalama sıcaklık kış aylarında 21 derece, yaz aylarında 27 derece. O yüzden buraya alışmak için öncelikle sıcaklarına alışmak gerekiyor. Bizim memleketimizde biz 40 dereceleri de görmüştük ama burada çok nem olduğu için hissedilen sıcaklık burada epey fazla.
DOĞAL YAPI

Bahamalar güney ve batısındaki karalardan derin kanallara ayrılan bir denizaltı yükseltisinin su üstüne çıkmış uzantılarından oluşuyor. Çoğu, dar ve uzun olan adaların Atlas Okyanusu’na bakan kuzeydoğu yamaçlarında kıyıya vuran dalgaların ve alize rüzgârlarının taşıdığı kumlardan oluşmuş tepecikler uzanıyor.
 
Biz de bu kum tepeciklerinden bir tanesinde yaşıyoruz işteJ

Kısaca "ben"...


1986 yılında Aydın’da dünyaya geldim ve 13 yıl Aydın’da yaşadıktan sonra 4 yıl Ankara’da ikamet ettim. Bahama Adaları’na taşınmadan önceki son 10 yılımı da İstanbul’da geçirdim. Liseye Ted Ankara Kolejinde başlayıp, İstanbul Kalamış Lisesi’nde bitirdim. Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümünü bitirdikten sonra terapist olmak istemediğime karar verip Okan Üniversitesi’nde MBA yaptım. O sıralarda Avea İletişim A.Ş’de İnsan Kaynakları part-time elemanı olarak görev yapıyordum. 2010 yılının Ağustos ayında Coca-Cola İçecek A.Ş’de Satış Departman Koordinatörü olarak görev yapmaya başladım. 2011 Ocak ayı itibariyle Pazarlama Departman Koordinatörlüğü, 2011 Ekim ayı itibariyle de son görevim olan İnsan Kaynakları Yetenek Kazandırma Sorumlusu rollerini üstlendim. Bu çok sevdiğim şirketimi ve rolümü, eşimin Bahama Adaları’nda iş bulması ile sonlandırmak zorunda kaldım. 3 yıllık Coca-Cola İçecek A.Ş deneyiminden sonra kendimi ıssız bir adada buldum ve hikayelerimi yazmaya karar verdim. Umarım hoşunuza gider…