Yoh artık demeyin, yaptım oldu. Oy veremiyoruz madem, lahmacun için Ekmeleddin dedik ve evde lahmacun yaptık. Gözlerim doldu yerken, bu nası bir özlem... Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin yemin ediyorum sanki survivordayız... Tövbeler olsun duyan da bişi bulamıyoruz sanacak ama bir lahmacun yok işte... Olmayınca da insanın canı çekiyor (simit yazımda da bahsettiğim gibi).
Ben de internetten yine tarifi alarak koyuldum lahmacun yapımına ve sonuç mükemmel.. Çok çok zor değil ama uzun sürüyor yine hamuru yap, beklet, aç, içi doldur falan... Bu sefer Sabri de yardım etti sağolsun, ayranımızı da yaptık, yeşillik, domates, limon derken, bir nevi Hacıoğlu kıvamına geldik (bu arada 3 su bardağı undan yaptım hamuru, 8 adet lahmacun çıktı, dolayısıyla tıka basa yedik). Arkasından da 'çay vereyim abime' diyerek çayımızı demledik, ohh... Keyfimiz yerine geldi.
Sabri'nin arzusu pide olayına girmek ama ben cesaret edemedim henüz. Biraz daha araştırarak belki onu da deneriz, belli mi olur...
31 Temmuz 2014 Perşembe
21 Temmuz 2014 Pazartesi
Hasret
Geçen hafta 2 günde bitirdiğim bir başka kitap da Canan Tan'ın 'Hasret' adlı romanı oldu. Canan Tan bunu hep yapıyor, okuyucuya acımıyor yemin ediyorum. İçim dışıma çıktı yine ağlamaktan. Vedalar, ayrılıklar beni hep çok etkiliyor. Film, kitap, küçük bir hikaye... Nerde olursa olsun... Küçüklükten kalma bir durum sanırım...
Bir Rum kızı ile Türk erkeğinin sancılı aşk hikayesi. O sancıları iliklerime kadar hissettim desem yeridir. Sanki ben yaşadım hikayeyi... Bu da yazarın dilinin güzelliğinden kaynaklanıyor tabi. Ertesi gün gaza geldim Sabri'ye diyorum ki 'sana hikayeyi anlatayım mı, noolur' diyorum:) Anlatırken bile gözlerim doldu. Sabri'nin hikaye sonunda verdiği tepki de beni benden aldı. 'Of çok klasik bir Türk filmi' !!! Evet belki klasik olabilir ama ben mi duyguyu veremedim acaba anlatırken:) Niye öyle dedi ki, beğenebilirdi yani nezaketen:)
Şimdi yeni kitaba başlamak bile istemiyorum, hala etkisindeyim...
Bir Rum kızı ile Türk erkeğinin sancılı aşk hikayesi. O sancıları iliklerime kadar hissettim desem yeridir. Sanki ben yaşadım hikayeyi... Bu da yazarın dilinin güzelliğinden kaynaklanıyor tabi. Ertesi gün gaza geldim Sabri'ye diyorum ki 'sana hikayeyi anlatayım mı, noolur' diyorum:) Anlatırken bile gözlerim doldu. Sabri'nin hikaye sonunda verdiği tepki de beni benden aldı. 'Of çok klasik bir Türk filmi' !!! Evet belki klasik olabilir ama ben mi duyguyu veremedim acaba anlatırken:) Niye öyle dedi ki, beğenebilirdi yani nezaketen:)
Şimdi yeni kitaba başlamak bile istemiyorum, hala etkisindeyim...
16 Temmuz 2014 Çarşamba
Ev yapımı simit denemesi
Fırına girmeden önce |
Geçen hafta bir arkadaşımız New York'tan bizi ziyarete geldi. Ne isterseniz diye sorduğumda simit ve peynire hayır diyemedim... Zaten kendisi gittikten sonra 3 gün dua ettim kendisine. Yedik içtik derken, her güzel şeyin olduğu gibi, simitin de sonu geldi. Ben de evde simit yapımını araştırayım dedim, bugüne kadar kalburabastı, aşure gibi tatlıları, mantı, yuvarlama gibi zor yemekleri başardım, belki onu da yaparım dedim. Başlangıçta en önemli konu pekmez bulup bulamayacağımdı. Onu hallettim neyse ki...
Fırından çıkınca |
Akşam saat 22:00 oldu, oturduk yedik afiyetle... Siz denemeyin bence, gidin 1 lira verin yapılmışını alın... Değmez yani:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)