18 Haziran 2016 Cumartesi

İki gün oldu...


Sen gideli daha iki gün oldu. Kalbim, beynim, aklım, bedenim seninle...
Şimdi o evler eksik kalmayacak mı? Pamuk anneannemin sakin sakin yürüdüğü koridorlar boş olmayacak mı? Hayat ne garip?
Canım anneannem, hala inanamıyorum gittiğine... Bizi görüyorsan, hissediyorsan, seni ne kadar çok sevdiğimi de göreceksin, hissedeceksin... 
Cennetin en güzel yerleri senin olsun. Gittiğin yerde için huzurla dolsun. 
Melek anneannem...


16 Haziran 2016 Perşembe

Pamuk anneannem...



Bazen düğünlere heyecanla bazen nişan kutlamalarına güle oynaya bazen de ne yazık ki tüm umutlarımı, cesaretimi, anılarımı toplayarak cenazeye diye yola çıkıyorum bu el topraklarından. Bu sefer anneannemi son kez göreyim, elini tutayım, öpeyim, koklayayım diye gittim... Ne de iyi ettim, gördüm, dokundum ona, konuştum bol bol, öptüm, kendinde değildi ama hissetti beni eminim, ellerini ve omuzlarını oynattı dudaklarımı yanağına dokundurduğumda. Kulağına eğilip onu çok sevdiğimi söylediğimde gözünden yaş gelmesi tesadüf değildi, biliyorum... Bir yandan 30 yaşıma kadar ona doyduğum için şükrediyorum halime, bir yandan da 'doyamadım aslında' diyorum. Son görüştüğümüzde 'senden öğreneceğimiz çok şey var' demişti bana, hem sevindim, hem şaşırdım... Benim pamuk kalpli anneannem... Halbuki hem fiziken hayatta olmamda hem de kişiliğimi oluşturmamda ne çok payı vardı bende... Yaşadığı şehirde hemen herkesin ama benim ilk öğretmenim, kapuskayı sevdirenim, pamuğum, soru-cevap arkadaşım, okulun ilk günlerinde beni yalnız bırakmayan, yufka yürekli minnoşum, kuran hocam, çarpım tablosunu, ayakkabı bağlamasını, saate bakmasını öğreten, öğretirken oyunlar oynatan, müthiş yemekler yapan, gizli gizli günlüklerimi okuyan, elleri ağrıyana kadar saçlarımı tarayan, masallar anlatan, yeri geldiğinde kaçıp sığındığım, yeri geldiğinde dertleştiğim, ona benzediğim için gurur duyduğum canım anneannem.... Mekanın cennet olsun, seni çok seviyorum...