2 haftadır çocuk kütüphanesinde gönüllü çalışmaya başladım. Haftada 2 gün öğleden sonraları gidiyorum. Kafanızda kütüphane diyince rafları düzenleme, sessizliği sağlama, kitap giriş çıkışlarını kontrol etmek gibi vasıflar geliyor değil mi? Benim de ilk etapta öyle olmuştu. Ama değil.. Gidince gördüm ki kütüphane kütüphanelikten çıkmış, kreş olma yolunda ilerliyor... Bir tarafta çizgi film izleyen çocuklar (ki sessizlik kütüphane kavramının olmazsa olmazıdır), bir yerde bir masa etrafında güle oynaya boyama yapan minnoşlar... Koşturanları saymıyorum bile... Ben de bu çocukcağızların etkinliklerinde yardımcı oluyorum, bebelerin sessiz kalmalarını sağlamaya ve kendilerini olabildiğince oyalamaya çalışıyorum. Bu çocuklar zaten okuldan/kreşten çıkıp geldikleri için yeterince yorulmuş olarak geliyorlar. O yüzden kitap okuma, yazdırma vs yaptırmıyorum... Film izleme, hafıza kartı oyunları, boyama yaptırıyorum genelde...
İlk gittiğim gün yaş skalası 4 ile 11 arasında değişiyordu, sonra baktım ki 11 yaşındakiler yakında askere gidecek, onları gruptan çıkardım. Gidin dedim kitap mı okucaksınız, ders mi çalışcaksınız, ne yapacaksanız yapın, bana bulaşmayın:) Şimdi skalamız 3-8 arası değişiyor. Toplam 7-8 çocuk... Nispeten daha iyi...
Ama bu süreçte tüm anaokulu öğretmenlerinin ne kadar eli öpülesi insanlar olduğunu gördüm. Bol bol şükrettim ve sabretmeyi öğrendim:)) Bu ne annem ya? Delirmiş bu çocuklar... İçlerinde canavar yetiştirmişler. Bazıları hele çılgın ya ordan oraya koşturuyor, yerinde duramıyor, sen bişey söylüyosun o üstene beş şey söylüyo... Atsan attılmaz satsan satılmaz... Valla Allah okuldaki öğretmenlerine sabır versin... Ailelere demiyorum çünkü çoğunun dayakla terbiye etmeye çalıştığını biliyorum. Ya minnacık sus pus kızlar bile ailesinin dövdüklerinden bahsediyorlar. Geçen gün iri yarı bi abla, öğretmen çocuğundan şikayet etti diye herkesin içinde 2 tokat attı çocuğuna, yemin ederim sanki bana attı, içim gitti ya... Sonra çocuk sessiz sessiz geldi masaya gözlerinden yaşlar süzülüyor ama hiç sesi çıkmıyor. Yavrum yazık ya... Onu gören arkadaşları da döküldüler bu sefer 'benim babam da bana vuruyor', 'benim annem de bazen sinirlenince dövüyor' demeye... O an acıdım hepsine ve halime şükrettim...