17 Şubat 2014 Pazartesi

Move your body, shake it!

Sürüne sürüne 8:25'te yataktan kalkıp 8:30'da başlayacak olan yeni spor aktivitemiz için havuzbaşına iniyorum son 1 aydır. Komşu hanımteyzelerle amacımız Zumba yapıp vay efendim kilo vermek, fit kalmak, aktif yaşam vs... Nası küfrediyorum kalkarken belli diil.. Sonra açılıyorum ama iyi oluyor, tüm gün bana kalıyor... Tüm gün bana kalıyor da ne oluyor diyecekseniz; bol bol dizi izliyorum, yaptığım da bu, hayırlı bişi olsa bari :) Geçen günki yazıma ithafen hemen belirteyim artık ben de bir 'medcezir' fanıyım:) tüm eski bölümleri günde 3er 5er izleyerek sizlere yetiştim. Şimdi heyecanla cuma akşamlarını bekliyorum... 
Tombili bir komşumuz sağlık sebebi ile kilo vermesi gerektiği için Zumba gibi bir açılımda bulundu. Biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz:) Kendisi bilgisayar getiriyor, ben hoperlör. Havuzbaşında, ekran karşısında 3 kişi dans ediyoruz... 'Move your body', 'shake your body' diye diye oramızı buramızı kıvırıyoruz... İyi de oluyor... Haftada 5 gün yapıyoruz diye ben ayı gibi yemeye devam ediyorum ama korkmayın yani zayıflamıyorum:) Gayet 'bu spor beni acıktırıyor' diyerek gönül rahatlığıyla yiyorum...
Spor salonuna da yazıldık, ittire ittire gidiyoruz, bakalım...
Bu arada bu haftasonu yine devamlı gittiğimiz barda 'Merve Özbey & Erdem Kınay - Helal Ettim' şarkısını çaldırdım... Benden mutlusu yok...


14 Şubat 2014 Cuma

Gönüllülük esastır...

2 haftadır çocuk kütüphanesinde gönüllü çalışmaya başladım. Haftada 2 gün öğleden sonraları gidiyorum. Kafanızda kütüphane diyince rafları düzenleme, sessizliği sağlama, kitap giriş çıkışlarını kontrol etmek gibi vasıflar geliyor değil mi? Benim de ilk etapta öyle olmuştu. Ama değil.. Gidince gördüm ki kütüphane kütüphanelikten çıkmış, kreş olma yolunda ilerliyor... Bir tarafta çizgi film izleyen çocuklar (ki sessizlik kütüphane kavramının olmazsa olmazıdır), bir yerde bir masa etrafında güle oynaya boyama yapan minnoşlar... Koşturanları saymıyorum bile... Ben de bu çocukcağızların etkinliklerinde yardımcı oluyorum, bebelerin sessiz kalmalarını sağlamaya ve kendilerini olabildiğince oyalamaya çalışıyorum. Bu çocuklar zaten okuldan/kreşten çıkıp geldikleri için yeterince yorulmuş olarak geliyorlar. O yüzden kitap okuma, yazdırma vs yaptırmıyorum... Film izleme, hafıza kartı oyunları, boyama yaptırıyorum genelde...
İlk gittiğim gün yaş skalası 4 ile 11 arasında değişiyordu, sonra baktım ki 11 yaşındakiler yakında askere gidecek, onları gruptan çıkardım. Gidin dedim kitap mı okucaksınız, ders mi çalışcaksınız, ne yapacaksanız yapın, bana bulaşmayın:) Şimdi skalamız 3-8 arası değişiyor. Toplam 7-8 çocuk... Nispeten daha iyi...
Ama bu süreçte tüm anaokulu öğretmenlerinin ne kadar eli öpülesi insanlar olduğunu gördüm. Bol bol şükrettim ve sabretmeyi öğrendim:)) Bu ne annem ya? Delirmiş bu çocuklar... İçlerinde canavar yetiştirmişler. Bazıları hele çılgın ya ordan oraya koşturuyor, yerinde duramıyor, sen bişey söylüyosun o üstene beş şey söylüyo... Atsan attılmaz satsan satılmaz... Valla Allah okuldaki öğretmenlerine sabır versin... Ailelere demiyorum çünkü çoğunun dayakla terbiye etmeye çalıştığını biliyorum. Ya minnacık sus pus kızlar bile ailesinin dövdüklerinden bahsediyorlar. Geçen gün iri yarı bi abla, öğretmen çocuğundan şikayet etti diye herkesin içinde 2 tokat attı çocuğuna, yemin ederim sanki bana attı, içim gitti ya... Sonra çocuk sessiz sessiz geldi masaya gözlerinden yaşlar süzülüyor ama hiç sesi çıkmıyor. Yavrum yazık ya... Onu gören arkadaşları da döküldüler bu sefer 'benim babam da bana vuruyor', 'benim annem de bazen sinirlenince dövüyor' demeye... O an acıdım hepsine ve halime şükrettim...

3 Şubat 2014 Pazartesi

Superbowl Hezimeti

bu bir örnektir:)
Superbowl bizim neyimize? GS-FB derbileri yetmiyormuş gibi bi de Amerikan Futbolu derbisi heyecanı... Severim böle şeyleri, hele bi de showlarla süslenip püslenince ama o bahis oyununa girmeyecektik hiç... Şampiyonluk maçı tüm Amerika için hayat memat meselesi, o gece ülke bu olaya kitleniyor, herkes evine yemek sipariş edip bu maçı izliyor. Pazarlaması, görsel showları, reklamları hepsi mükemmel... Ben oyunun kurallarını pek bilmesem de sırf reklamlar ve devre arasındaki show için izliyorum iki senedir. O yüzden maçla ilgili teknik detayları ne yazık ki anlatamayacağım:) Geçen sene ilk kez Amerika'da izlemiştik, bu sene Bahama'ya nasip oldu... Bir arkadaşımıza davetliydik biz de. 100 karelik skor tahmini oyununu oynayalım dedik (herkes bireysel olacak şekilde toplam 6 kisi katildik). Ne Sabri ne de ben bi kuruş alamadık. Ev sahibi sildi süpürdü parayı. İçinde kaldı heralde bizi besledi, bize evini açtı diye:) Bu ne yaa.. Hırsım yine küçük çapta devreye girdi de çaktırmamaya çalıştım, umarım başarılı olmuşumdur:) Neyse yedik içtik, güldük eğlendik... Her türlü reklamı izledik... Go Daddy, Toyata, Doritos, Honda, Coca-Cola, Budweiser, H&M, Heinz... Bunlar benim aklımda kalanlar, markaların üzerlerine basıp reklamlarını izleyebilirsiniz. Dev markalar süper reklamlar yapmışlar... En güzeli de Microsoft'un gözlerimi dolduran reklamı olmuş.. Microsoft reklamını buradan izleyebilirsiniz. Emeği geçenlere tebrikler... 

Pepsi'nin devre arasına girişi de çok etkileyiciydi, söylemeden edemeyeceğim... Arada Bruno Mars ve Red Hot Chili Peppers sahnedeydi. 'İzleyicileri etkilemek için sahnede mutlaka güzel kızlar olmalı' algısına inat harikaydılar... Bu tezi çürüttüler diyebilirim. Bruno Mars'ın şarkıları zaten süper, çalgıcılarıyla birlikte dans etmesi falan çok hoştu. Çalgıcı diyince böle sanki Darbukatör Bayram dermişim gibi oldu biraz ama ekip yıkılıyodu, buradan da izleyebilirsiniz. Gecenin sonunda tüm parayı ev sahibine bıraktığımız için kendimizi ATM'de bulduk:) 
Zaten benim pazartesi sendromum çoktan başlamıştı. Şimdi 'ya sen çalışmıyosun bile, ne sendromu?' demeyin. Bir ev hanımı pazartesi gününü temizlik günü ilan etmişse, o da gayet tabi pazartesi sendromunu pazar gecesinden yaşamaya başlar.... Bunu da yaşamayan bilemez :) Herkese iyi haftalar...