İlk üç ayı bitirmenin vermiş olduğu rahatlıkla tekrar karşınızdayız. İlk 40 günün ne kadar zorlu geçtiğinden bahsetmiştim hatırlarsanız. Ondan sonraki 50 günde, 'ohh çok rahat geçti, yan geldim yattım' diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz:) problemler boyut değiştirerek karşımızdaydı bu sefer... Bu dönemde de gözyaşlarım beni yalnız bırakmadılar sağolsunlar..
Öncelikle Duru 65 günlükken annem Türkiye'ye dönünce bir posta yalnızlıktan ağladım, bebeğim bağırsak sancılarıyla ağladı, ben de onunla ağladım, bebeğim 3-5 günün ardından kaka yapınca bu sefer de sevinçten ağladım... Bu ara baya bi ağladım yani anlayacağınız. Sanırım halen hormonların etkisindeyim. Neyse ki, şimdi hepimiz alıştık birbirimize. Bu arada yavruma ızdırap çektiren (dolayısıyla bize de) sancılar ne ola ki dedim, araştırdım.. Özellikle 8. haftalarda başlayan infantil kolik denilen şey çıktı karşıma. Bağırsak kasılması.. Nedensiz çığlık çığlığa ağlamalar ve anne-babayı nasıl çaresiz bırakırım düşüncesi:) başarılı da oldu. Acaba bir yeri mi acıyor? Uykusu mu var? Dişi mi çıkacak? Bezi mi sıktı? diyerek çaresiz kaldık... Üç ay sonunda biter dediler; hakikaten bugünlerde epey azaldı... Bir dert bitiyor ama yerine yenisini mutlaka bırakıyor. Şimdilerde yeni problemimiz (bu Duru'nun değil bizim problemimiz aslında) 'uykuya dalma'. "Senin çocuğun nasıl uykuya dalıyor?" diye kime sorsam aldığım cevap hep aynı "memede". Benim ki dalmıyor... Kucakta gezdir Allah gezdir. İşte o zaman hamile kalmadan önce neden şu ağırlıkları indirip kaldırmadım diye söyleniyorum kendi kendime. Kollar ağrıyor, bel kopuyor. Bu dönemde gece uykularında bizim yatağımızdan kendi yatağına transfer etmeyi başardık, uykuya dalma işini de başaracağız inşallah...
Annem gittikten sonra elim kolum ayağim kopmus gibi olmadım değil. Kızı uyuttuktan sonra aklıma binbir türlü aktivite geliyor, bu kısıtlı zamanda hangi birini yapsam diye planlar yapıyorum. Aktivite dediğim de ütü, çamaşır, bulaşık falan hee yanlış olmasın:) bi de arada unutmazsam yemek yemem lazım tabi... Dişimi fırçalamadığım günler oldu, hala da oluyor ama annemin gittiği gün iyi planlama yapamadığım için tuvalete bile gidemediğimi söylesem bi tarafınızla gülersiniz herhalde bana:)) ben sonradan güldüm de...
E tabi hep böyle karamsar, olumsuz geçmiyor günler. Gülüşlerini aklıma kazıyorum bebeğimin, bol bol fotoğrafını çekiyorum, kokusunu hergün içime hapsediyorum, oyunlar oynuyoruz, ayaklarımızı havuza ve kuma sokuyoruz, kitap okuyorum, hikayeler anlatıyorum... Onun gülen gözlerini görünce dünyalar benim oluyor...
Onu bunu bırakın da, tek başına bebek büyütmek zorlu bir işmiş, onu gördüm. 45 saniyede nasıl yemek yenir onu öğrendim, yemeğimi sıcak sıcak yiyebiliyorsam, Sabri ile aynı anda oturabiliyorsak sofraya şükrettim... Akşam olsun da Sabri gelsin diye gözüm hep saatteydi, haftasonları dünyalar benim oluyordu.. Çalıştığım dönemlerde bile bu kadar iple çekmemiştim haftasonlarını.. Sabri'nin olması, onun desteği, yardımı benim için çok önemli.. Sağolsun o da çok ilgileniyor, bi yandan büyütürken bi yandan da büyüyoruz işte... Allah sağlık verdikçe, doğan büyüyor gerçekten, zaman hızla akıyor...