2 Aralık 2013 Pazartesi

Bu yoğunluk nereden geliyor?

Evet, ben de “ortama alıştıktan sonra blogunu aksatanlar listesinin” başlarında yerimi aldımL Çok yoğunum anacım valla bak, ev hanımı diyip geçmeyin… Ev işleri bir yana, sahne çalışmalarım, sahne arkası kostüm düzenlemelerim, yılbaşı hediyelerinin yapımı vs derken günler geçiyorJ Sırayla hepsini anlatacağım….



Öncelikle yılbaşı yaklaşıyor, bir arkadaşımızın evinde yılbaşı yemeği yapacağız diye (e tabi adada ne alacağım Allah aşkına, her şey de gereksiz pahalı) herkese “çam sakızı çoban armağanı” adı altında ama her zamanki gibi “geleneklerimizi tanıtalım vol28346” amacım ile kumaşlardan, keçelerden nazar boncukları, kapı süsleri yapımına başladım. Evet, bir Derya Baykal değilim belki ama olma yolunda ilerliyorum. Annemin yeteneklerimi keşfedememesinin üzerinden sadece 4 ay geçti, ben neler neler yaptım, kendimi aştım, haberi yokJ

Bu hafta yılbaşı hediyelerimin yapımı için çok sevimli bir çiftin sahibi olduğu kumaşçıya gittim (Zaten adada toplam 2 ya da 3 tane kumaşçı var). Adam Fransız, kadın Alman… Nasıl bıcır bıcırlar anlatamam… Tabii ki muhteşem İngilizcemden yabancı olduğumu anlayıp sen nerelisin, İspanyol mu, Fransız mı vs derken gururla “Türküm” diyince bunlar çığlık kıyamet… Ay meğer bunlar bizim oraları görmüşler, Taksim meydanına bayılmışlar, Ayasofya’nın önündeki meydanda durmuşlar, muhteşem bir görüntüymüş vs vs… Ay valla gözlerim sulanarak dinledim kadının anlatışını. O sevinç, o gözlerindeki mutluluğu anlatamam… “Hayatımda gördüğüm en güzel yer İstanbul” dedi kadın… Çok gurur duydum tabii ki… Sonra bir yandan kadını başımla onaylarken bir yandan kendi kendime içimden “e benim ne işim var burda o zaman?” diye geçirdim… O ayrı bir mevzu tabi… Yaşadığımız (!) ülke gerçek bir cennet ama iş, güç, trafik derken farkında olmuyoruz çoğu zaman. Aslında ülkenin tadını turistler çıkarıyor. Hoş, zamanla yaşanacak bir ülke de bırakmıyorlar adama ya, neyse… Gülerek, eğlenerek çıktım mağazadan…
Not: Yapmış olduğum hediyelerin bitmiş hallerini fotoğraflayıp buradan paylaşacağım ama şu an hem tam hazır değiller, hem de malum facebook’taki ada arkadaşlarımın bunları görüp sürprizin bozulmasını istemiyorumJ

Yaklaşık 2-3 haftadır bir müzikalin kostümcüsüne (kendisi bizim alt komşu olur) yardımcı oluyorum. Herkesin gönüllü çalışğı bir tiyatroda (şimdi düşündüm de beni mi yiyorlar acaba ya para vermemek içinJ) ben de kostümcüye yardım ediyordum ki geçen hafta bana gelip “gitarist rolünde oynar mısın?” diye sorana kadar… “Ya şimdi bilmiyorum ki, ben biraz yoğunum aslında ama tabii seve seve, öhöm öhöm ben zaten Türkiye’de de sahnelerin gülüydüm, vay efendim şöyle iyiydim böyle iyiydim” derken kendimi şovda buldumJ Bu hafta 3 gün boyunca müzikalde hem kostümlere yardımcı oldum (aynı zamanda dekorasyona da yardım ettim, her türlü boyama, kesme biçme, dikiş dikme vs) hem de Grease’in dans yarışması sahnesinde gitaristlerden birini canlandırdım. Bakmayın böyle türkücü Berkut gibi durduğuma, çok eğlenceli bir ortam, çoluk çocuk, gürültü patırtı, güzel vakit geçirdim işin doğrusu. Son gün bir kadın geldi yine muhteşem aksanım sebebi ile yabancı olduğumu anladı, nerelisin vs derken “ay ben Göreme’de 2 ay yaşadım, nasıl sıcak kanlı insanlar, çok sevdim orayı…” derken ben yine tavus kuşu gibi kabardımJ

Ey benim canım yurdum, bilen çok iyi biliyor, bilmeyen de kebaptan başka bir şey bilmiyor arkadaş, bu nasıl iş anlamadımJ

1 yorum:

  1. TV kariyerini de orada devam ettirmelisin. Ada halkı bu yetenekten mahrum kalmamalı. Yazık olur, günah olur...

    YanıtlaSil