Evet, ben de
“ortama alıştıktan sonra
blogunu aksatanlar listesinin” başlarında
yerimi aldımL Çok yoğunum anacım valla bak, ev hanımı diyip
geçmeyin… Ev işleri bir
yana, sahne çalışmalarım,
sahne arkası kostüm düzenlemelerim, yılbaşı
hediyelerinin yapımı vs derken günler geçiyorJ Sırayla hepsini anlatacağım….
Öncelikle yılbaşı yaklaşıyor, bir arkadaşımızın
evinde yılbaşı yemeği yapacağız diye (e tabi adada ne alacağım Allah aşkına, her şey
de gereksiz pahalı) herkese “çam sakızı çoban armağanı” adı altında ama her zamanki gibi “geleneklerimizi tanıtalım vol28346”
amacım ile kumaşlardan,
keçelerden nazar boncukları, kapı süsleri yapımına başladım. Evet, bir Derya Baykal değilim belki ama olma yolunda ilerliyorum.
Annemin yeteneklerimi keşfedememesinin
üzerinden sadece 4 ay geçti, ben neler neler yaptım, kendimi aştım, haberi yokJ
Bu hafta yılbaşı hediyelerimin yapımı için çok sevimli
bir çiftin sahibi olduğu
kumaşçıya gittim (Zaten
adada toplam 2 ya da 3 tane kumaşçı
var). Adam Fransız, kadın Alman… Nasıl bıcır bıcırlar anlatamam… Tabii ki muhteşem İngilizcemden
yabancı olduğumu anlayıp sen
nerelisin, İspanyol mu,
Fransız mı vs derken gururla “Türküm” diyince bunlar çığlık kıyamet… Ay meğer bunlar bizim oraları görmüşler, Taksim meydanına bayılmışlar, Ayasofya’nın önündeki meydanda durmuşlar, muhteşem bir görüntüymüş
vs vs… Ay valla gözlerim sulanarak dinledim kadının anlatışını. O sevinç, o gözlerindeki mutluluğu anlatamam… “Hayatımda gördüğüm en güzel yer İstanbul” dedi kadın… Çok gurur duydum
tabii ki… Sonra bir yandan kadını başımla
onaylarken bir yandan kendi kendime içimden “e benim ne işim var burda o zaman?” diye geçirdim… O
ayrı bir mevzu tabi… Yaşadığımız (!) ülke gerçek bir cennet ama iş, güç, trafik derken farkında olmuyoruz
çoğu zaman. Aslında ülkenin
tadını turistler çıkarıyor. Hoş,
zamanla yaşanacak bir ülke
de bırakmıyorlar adama ya, neyse… Gülerek, eğlenerek çıktım mağazadan…
Not: Yapmış olduğum
hediyelerin bitmiş hallerini
fotoğraflayıp buradan paylaşacağım
ama şu an hem tam hazır değiller, hem de malum facebook’taki ada
arkadaşlarımın bunları görüp
sürprizin bozulmasını istemiyorumJ
Yaklaşık 2-3 haftadır bir müzikalin
kostümcüsüne (kendisi bizim alt komşu
olur) yardımcı oluyorum. Herkesin gönüllü çalıştığı bir
tiyatroda (şimdi düşündüm de beni mi yiyorlar acaba ya para
vermemek içinJ) ben de
kostümcüye yardım ediyordum ki geçen hafta bana gelip “gitarist rolünde oynar
mısın?” diye sorana kadar… “Ya şimdi
bilmiyorum ki, ben biraz yoğunum
aslında ama tabii seve seve, öhöm öhöm ben zaten Türkiye’de de sahnelerin
gülüydüm, vay efendim şöyle
iyiydim böyle iyiydim” derken kendimi şovda
buldumJ Bu hafta 3 gün boyunca müzikalde hem
kostümlere yardımcı oldum (aynı zamanda dekorasyona da yardım ettim, her türlü
boyama, kesme biçme, dikiş
dikme vs) hem de Grease’in dans yarışması
sahnesinde gitaristlerden birini canlandırdım. Bakmayın böyle türkücü Berkut gibi durduğuma, çok eğlenceli bir ortam, çoluk çocuk, gürültü
patırtı, güzel vakit geçirdim işin
doğrusu. Son gün bir kadın
geldi yine muhteşem aksanım
sebebi ile yabancı olduğumu anladı,
nerelisin vs derken “ay ben Göreme’de 2 ay yaşadım, nasıl sıcak kanlı insanlar, çok sevdim orayı…” derken
ben yine tavus kuşu gibi
kabardımJ
Ey benim canım
yurdum, bilen çok iyi biliyor, bilmeyen de kebaptan başka bir şey bilmiyor arkadaş,
bu nasıl iş anlamadımJ
TV kariyerini de orada devam ettirmelisin. Ada halkı bu yetenekten mahrum kalmamalı. Yazık olur, günah olur...
YanıtlaSil