14 Kasım 2013 Perşembe

Geçen ay ne yaptığımı biliyorum...

Ayağımın tozuyla geldiğim 25 günlük Türkiye ziyaretimi gerçekleştirdim. 20 saat yolculuk sonrası ilk işim Türkçe müzik çalan mekânları gezmek oldu. Hemen her şarkıya hala eşlik edebiliyorum, çok mutluyum… İçimdeki o Türkçe müzik aşkı hala devam ediyor…

E tabi takdir edersiniz ki Türkiye’dekilerin “Orda patlıcan var mı? Karpuz var mı?” gibi soruları ordayken de devam etti. Bazı entel aile bireyleri daha farklı sorularla karşımdaydı: Adamızın yüz ölçümü ve nüfusunun Türkiye’deki bir ilimiz ile kıyaslanması gibi ilginç istatistik beklentileri olduJ Onları bir şekilde geçiştirmek durumundaydımJ
25 günlük Türkiye tatilim için bir Excel oluşturdum ve görmeye çalışğım kişileri gün gün “sabah kahvaltısı”, “öğle yemeği”, “akşamüstü kahvesi” ve “akşam yemeği” olmak üzere o excele yerleştirdim. Çok yoğun bir program olması yetmiyormuş gibi arkadaşlarıma vakit ayırmaya da günler yetmediL O sebeple yazılarıma bir süre ara vermiştim ki, şimdi karşınızdayımJ
Türkiye’ye gittiğimde jetlag olmamıştım ama dönüşte Sabri de, ben de bir tuhaf olduk. Yemekleri kendim yapmasam içine ilaç attıklarını düşünücem. Saat 18:30 gibi yemeğimizi yedik mi başlıyor bizde bir ağırlık. Saat 21:00’i zor getiriyoruz. Uyumakla geçen bir dönemimiz oldu kısacası… Şimdi biraz daha iyiyiz…

Adalet mi bu?
Gelir gelmez hemen bir “kitap okuma gecesi” daha atlattım. Yeni trend bu, üyelerden biri sonraki ayın ev sahipliğini yapıyor ve o ay okunması gereken kitabı belirliyor. O ay herkes onun dediği kitabı okuyor ve belirtilen tarihte ev sahibine misafir oluyoruz. Ortama 12-13 kadınız ve bu kadınların hepsi evli… Kocalar da kafa dinliyor bu vesile ile… Aslında bu kocaların organize ettiği bir etkinlik olabilir bak hiç bunu düşünmemiştim, hainlerJ

İlk ay kitabı okumamıştım çünkü çok geç katılmıştım aralarına. Bu defa Türkçesini okumuş olduğum bir kitap seçildi Allahtan da rahat ettimJ Rahat ettim dememin sebebi her ay yeni bir kitabın tamamını okuyamamamJ 400-500 sayfalık kitaplar seçiyorlar ve ben onu 1 ayda okuyamıyorum… O sebeple genelde dinleyici olarak katılıyorum etkinliğeJ Hoş, daha önce bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama kitap okuma gecesinin asıl amacı dedikodu yapmak, birbirimizi kandırmayalım şimdi… Kendimizi iyi hissetmek için de birlikte olduğumuz 4—5 saatin yarım saatinde kitapla ilgili tartışmalar yapıyoruz ama günahlarını da almak istememJ Birbirinden tatlı kadınlar bunlar, eğlenceli, şen şakrak… Üyeler her hafta yeni üyeler getiriyor, bu vesile ile de baya bir çevre ediniyorum. Dedikoduları da yavaş yavaş biriktirip tüm detayları ile paylaşacağım sizinle, merak etmeyinJ
Türkiye’ye geldiğimde de bahsetmiştim, burada kadınlar çok aktif. Beyler hep çalışğı için kadınlar da kendilerini her türlü spor, dans, yarış etkinliklerine adamışlar kendilerini.  Adaya ilk geldiğimde bunun ezikliğini yaşamıştım açıkçası. “abi benim hiç hobim yok mu ya?” Düşünüyorum düşünüyorum, “aslında 3-4 ayda bir bowling oynardık mesela, bu sayılır mı ki?” diye içten içe kendimi rahatlatacak bahaneler üretmiştim ama kitap okuma günlerinde 10 kadın birden üstüme gelince orda baya bi ezildiğimi anladımJ bunlar sazı eline aldı mı “ben tenis oynuyorum”, “ben her gün kürek çekiyorum”, “pedal çeviriyorum”, “kanoya biniyorum”, “her türlü dans kursuna katılıyorum”, “zumba benim için bir yaşam tarzı”, “ben seneye maratona hazırlanıyorum” … diye gidiyor… Ben de o sırada hayretler içinde kekimi yiyorumJ

Ve kadınları bir görseniz, incecik tığ gibi gencecik kadınlar, bir başlıyorlar konuşmaya, “ben 19 yıllık evliyim”, “22 yaşında oğlum var” falan diye, yediklerimi içime püskürtmek zorunda kalıyorum. Yani şöyle yan yana gelsek senle benle yarışabilecek kapasitede ablalar. Tabi yüz olarak diyorum, vücut zaten beni alt eder deee…. Neyse.. Ben de bilendim, bugün rejime girdim ve görün bakın seneye yaza kadar ben de her türlü spor aktivitesine katılıp onlar gibi olucam… Demedi demeyin..
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder