E tabi takdir
edersiniz ki Türkiye’dekilerin “Orda patlıcan var mı? Karpuz var mı?” gibi
soruları ordayken de devam etti. Bazı entel aile bireyleri daha farklı
sorularla karşımdaydı:
Adamızın yüz ölçümü ve nüfusunun Türkiye’deki bir ilimiz ile kıyaslanması gibi
ilginç istatistik beklentileri olduJ Onları bir şekilde
geçiştirmek durumundaydımJ
25 günlük
Türkiye tatilim için bir Excel oluşturdum
ve görmeye çalıştığım kişileri gün gün “sabah kahvaltısı”, “öğle yemeği”, “akşamüstü
kahvesi” ve “akşam yemeği” olmak üzere o excele yerleştirdim. Çok yoğun bir program olması yetmiyormuş gibi arkadaşlarıma vakit ayırmaya da günler yetmediL O sebeple yazılarıma bir süre ara vermiştim ki, şimdi karşınızdayımJ
Türkiye’ye gittiğimde jetlag olmamıştım ama dönüşte Sabri de, ben de bir tuhaf olduk.
Yemekleri kendim yapmasam içine ilaç attıklarını düşünücem. Saat 18:30 gibi yemeğimizi yedik mi başlıyor bizde bir ağırlık. Saat 21:00’i zor getiriyoruz. Uyumakla
geçen bir dönemimiz oldu kısacası… Şimdi
biraz daha iyiyiz…Adalet mi bu? |
İlk ay kitabı
okumamıştım çünkü çok geç
katılmıştım aralarına. Bu
defa Türkçesini okumuş olduğum bir kitap seçildi Allahtan da rahat
ettimJ Rahat ettim dememin sebebi her ay yeni bir
kitabın tamamını okuyamamamJ 400-500 sayfalık kitaplar seçiyorlar ve ben onu 1 ayda
okuyamıyorum… O sebeple genelde dinleyici olarak katılıyorum etkinliğeJ Hoş,
daha önce bahsetmiş miydim
hatırlamıyorum ama kitap okuma gecesinin asıl amacı dedikodu yapmak, birbirimizi
kandırmayalım şimdi… Kendimizi
iyi hissetmek için de birlikte olduğumuz
4—5 saatin yarım saatinde kitapla ilgili tartışmalar yapıyoruz ama günahlarını da almak istememJ Birbirinden tatlı kadınlar bunlar, eğlenceli, şen şakrak…
Üyeler her hafta yeni üyeler getiriyor, bu vesile ile de baya bir çevre
ediniyorum. Dedikoduları da yavaş
yavaş biriktirip tüm
detayları ile paylaşacağım sizinle, merak etmeyinJ
Türkiye’ye geldiğimde de bahsetmiştim, burada kadınlar çok aktif. Beyler
hep çalıştığı için kadınlar da kendilerini her türlü
spor, dans, yarış etkinliklerine
adamışlar kendilerini. Adaya ilk geldiğimde bunun ezikliğini
yaşamıştım açıkçası. “abi benim hiç hobim yok mu
ya?” Düşünüyorum düşünüyorum, “aslında 3-4 ayda bir bowling
oynardık mesela, bu sayılır mı ki?” diye içten içe kendimi rahatlatacak
bahaneler üretmiştim ama
kitap okuma günlerinde 10 kadın birden üstüme gelince orda baya bi ezildiğimi anladımJ bunlar sazı eline aldı mı “ben tenis oynuyorum”, “ben her
gün kürek çekiyorum”, “pedal çeviriyorum”, “kanoya biniyorum”, “her türlü dans
kursuna katılıyorum”, “zumba benim için bir yaşam tarzı”, “ben seneye maratona hazırlanıyorum” … diye gidiyor…
Ben de o sırada hayretler içinde kekimi yiyorumJ
Ve kadınları bir
görseniz, incecik tığ gibi
gencecik kadınlar, bir başlıyorlar
konuşmaya, “ben 19 yıllık
evliyim”, “22 yaşında oğlum var” falan diye, yediklerimi içime
püskürtmek zorunda kalıyorum. Yani şöyle
yan yana gelsek senle benle yarışabilecek
kapasitede ablalar. Tabi yüz olarak diyorum, vücut zaten beni alt eder deee….
Neyse.. Ben de bilendim, bugün rejime girdim ve görün bakın seneye yaza kadar
ben de her türlü spor aktivitesine katılıp onlar gibi olucam… Demedi demeyin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder