Malum biz yaklaşık 20 kadın her ay toplanıp kitap okuma geceleri yapıyoruz. Bu geceyi her ay gruptan bir kişi sahipleniyor ve misafirleri evinde ağırlıyor. O ay okunacak kitabı da ev sahibi seçiyor dolayısıyla… Mesela şimdiden 2014’ün ikinci yarısının tüm ev sahipleri belirlendi, kitaplar okunmaya başlandı. Ben de dedim 1 yıldır gidip gidip geliyorum, hiç kimseyi ağırladığım yok, ayıp oluyo, yiyoruz içiyoruz, iyi hoş da, insanlar gözümün içine bakıyo seçmeler yapılırken:) Kendimi kötü hissettiğim için 2014 Ekim ayına talip oldum. Şimdi işin zor kısmını anlatayım hemen. Bu toplantılara kitabı okumadan da gidebilirsin. Sorun olmuyor, gecenin başında kısaca bir özet çekiyor birileri, okumuş kadar oluyorsun. Ben ‘okumayanlar’ listesinin lideriyim diyebilirim:) Benim amacım farklı:P O kadar kalın kitaplar seçiyorlar ki, bırak İngilizceyi, Türkçe kitap bile okuyamam ben o kadar kısa sürede… Ben o yüzden dedim ki biraz ileri bir tarihi seçeyim ki, anca okurum kitabı, nitekim o şekilde seçtim Ekim ayını:) Sonra akıl danışmanım, canım arkadaşım Melis’e danıştım tabii ki, ne yapsam ne etsem, Allah rızası için bana bi kitap öner ama güzel olsun, ben de beğeneyim, grup da beğensin falan derken, ufak çaplı bir beyin fırtınası ile şunlara karar verdik:
- Yazar kesinlikle Türk olmalıydı ki gruptaki kadınlarımıza tanıtalım (kahrolsun içimizdeki milliyetçi ruha)
- İngilizce’ye de çevrilmiş bir kitap olmalı
- İngilizce’ye çevrilmiş olması yetmiyor, amazon’dan rahatlıkla indirebilecekleri bir kitap olmalı
- Konu bizleri anlatmalı ama iç karartmamalı
Bu maddeler göz önüne alındığında önce 'Ayşe Kulin - Adı Aylin' geldi aklımıza ama baktık ki amazon’da yok, hemen eledik. Sonra yazarlardan yola çıkarak Elif Şafak, Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, sırayla baktık neler olabilir diye.. Bizim Melis de bunları hatim etmiş, hepsini biliyor maşallah. O bana özet geçiyor kitapları, ben ona göre karar vermeye çalışıyorum vs. Zülfü Livaneli’nin Mutluluk kitabını seçeyim dedim, hem ben Türkçesini okurum, filmini izlerim vs iyice anlarım dedim. Sonra baktık ki konu biraz sıkıntılı. Van’da amca yeğenine tecavüz ediyor, kızı İstanbul’a gönderiyorlar, amcasının oğlu ile fantaziler falan.. Tamam bunlar ülkemizde ne yazık ki yaşanan olaylar ama burdakilerin gözünün içine sokmanın da bir anlamı yok. Elif Şafak’tan devam edelim dedik. Ben de ilk çıktığında bestseller falan oldu 'ayy kapağı da pembiş ne tatlı' falan diye bir hevesle almıştım AŞK kitabını. Ama çok yavaş ilerledi diyerek yarısında bırakmıştım. Hay ben başımı taşlara vurayım, ne de güzel kitapmış halbuki. Ruhumun ihtiyacı varmış herhalde. 2 günde bitirdiğim yetmiyormuş gibi şimdilerde Mesnevi, Rumi, Şems aranıp duruyorum Google’da… Herkese tavsiye ediyorum, insanın içini rahatlatan, düşünmesini sağlayan, ruhunu okşayan bir kitap… Eline sağlık Elif Şafak… (The Forty Rules of LOVE - Elif Shafak)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder